15.06.2010


Bazı şehirler gezildiğinde insanda öyle bir tat bırakır ki o zaman dilimi yetmez , tekrar gelmeliyim buraya diye içinden mırıldanırsın dönüş yolunda.
Masalsı bir kent olan Mardin’den bu hislerle ayrıldım işte…
Dar sokakları , yöreye özgü sarı taştan binalarını gezerken resimdeki Fırat ve Bahar’a rastladık.

Bize o kadar kibarca yaklaşıp etrafı gezdirmeyi tekli ettiler ki buna hayır demek mümkün değildi.
Fırat önden bilgi veriyor kuzeni Bahar ise onu tamamlıyordu. Arada espri yapıyor, detayları unutmuyorlar ve belli ki ikisi de işini ciddiye alıyordu.
Onlar Mardin’i anlatırken bize ne anlattıklarını dinlemesem de ikisinin yüzüne baktığımda Mardin’i görebiliyordum. Sahip olduğu ile yetinen ,yaşadığı 1000 yıllık tarihi yerde mutlu olan insanlardı.

Oğlumuz büyünce doktor kızımız ise müzik hocası olmayı hayal ediyormuş. İkiside okullarını anlatırken o kadar heyecanlı anlatıyorlardı ki.

10 kardeşlik bir aileden geldikleri için baba ne zamana kadar defter kalem getirse o zamana kadar okutayabileceklerini söylediler .
O sırada yüzlerindeki ifadeden bunun gerçekleşmesi için dilek dilediklerini hissediyordum.
O gün Mardin’den ayrılırken 1001 gece masalındaymış hissi veren bu harika şehre “Allaaddin’in Sihirli Lambasını” diledim.

O dar sokaklarda dolaşan Fırat ve Bahar gibi çocuklar tüm dileklerini bu lambaya dilesinler ve hepsi birer birer gerçekleşsin istedim.
İşin aslı bu dileklerin bir kısmını gerçekleştirmek aslında bizlerin elinde….

Hoşça kal Mardin, en yakın zamanda görüşmek üzere....

12.06.2010

9.06.2010

Cinque cento....


İlk gördüğünde onun yüzünde tatlı minik bir gülümse hissedersin...
İtalyanca 500 anlamına gelen melodi sesli bu şeker araba şirinlerin dünyasından yeryüzüne gelmiş kesinlikle…

Bazen yanlış zamanda ve yanlış yerde olduğunu hissedersin ya , bu arabaları görünce içimde tatlı bir burukluk oluyor.

Bir an rüya’ya dalıyorum.

Mekan İtalya’daki harika ara sokaklar. 7o’li yıllardayız..

Beyaz  üstü açık Cinque cento ile tatlı bir esinti ile gidiyoruz , minik sarı saçlı kızım var yanımda şarkı mırıldanıyor…

Nereye gidiyorsunuz derseniz , çiçek desenli piknik sepetimizle piknik yapmaya :))

İşte bu arabayı gördüğümde bana hissettirdikleri,

Peki siz bu resme baktığınızda neyi hayal ediyorsunuz …


Güzel hayaller…:)

3.04.2010

Bahar ‘a göz kırıyoruz usulca..
Artık şemsiyeler yavaşça kapansın kalplerimiz ‘de pır pır atsın sevdiklerimizle..

Nice güneşli  ve kelebekli günlere… :))))





9.03.2010

8.03.2010


Neden bu kadar etkilendim bilmiyorum ama tek başına oturman beni mutsuz etti..
O küçücük dürüst dünyanda ne düşündüğünü merak ediyorum, oyuncağını mı kaybettin yada arkadaşların seni oyuna davet etmiyor mu şeker?
Hadi kalk oradan lütfen devam et oyununu oynamaya ..
Çünkü zaman geçiyor ve yaşadığın hayalindeki dünya farklılaşıyor.
Gene dünya bir oyun parkıdır diye yaşama devam ediyorsun ama dönme dolapların yerini korku tünelleri  almaya başlıyor. Palyaçoların sayısı artıyor etrafta ve oyuncular çoğalıyor..Ve sen atlı karıncada dönerken etrafa masum bir şekilde bakmaya devam ediyorsun.
O yüzden şimdi oynamana devam et mutlulukla, yaşam sonra ne getirecek bu oyun parkında bilmiyoruz şeker …

26.02.2010


1961 versiyon Coca Cola reklamı..
Çok zarif ve  güzel değil mi..

24.02.2010



İki boncuk göz bakıyordu prenses edasıyla bana. O güzel annesi ile 25 yıl “dilek olay” çeyrek yüzyıl dostluğumuz vardı..

Şiirlerde anlatılan dokunaklı mısraları yaşıyoruz onunla beraber ..
Kimi gülerek kimi zamanda boğazımızda düğüm olup gene de bu hayata arkamıza dönmeden rakı şisesinin dibini getirerek sohbetler ediyoruz sabahlara kadar.
Ne mi konuşuyoruz. İşte bunu anlatmak en zor olanı.
İki muhabbet kuşun birbiri ile konuşması gibi , yanındayken sen birşey anlamasın kendilerine ait bir dilleri vardır..
Yalnız benim için en acı olan ne biliyormusun hatırlanması zor bir geçmişim var..
Anlatmak isterdim sana yaşamış olduğum güzel çocuksu anılarımızı ama ne yazıkki sadece hafızamda olmasını istediğim güzel anılar dolu...
Hani filmlerde seyrederiz bir anda senarist geçmişe gider aydınlatır geleceğin neden bu şekilde geliştiğini
Üç dilek verseler bana ilk dileğim bu olur.

Bana bir film seyrettirebilirmisiniz benim hakkımda bana BENİ anlatan.. !!




23.02.2010


            There is no finish line ....
                                            sponsored by Miki... :))



Resimde gördüğünüz ufaklık,  sportif annenin tatlı, minik kızıydı...
Bir diğer çocuk  modeli de kokoş annenin kokoş şeker kızı.....
Hepsi süperdi…
Yürümekte bile zorlanan 3 yaşındaki kokoş kızımız gözünde son model gözlükler,
tüylü kar ayakkabıları ile etrafa gülücük dağıtıyordu...
Peki siz ileri de dağda kaymaya gittiğinizde
Nike model sportif anne mi olmayı planlyorsunuz
yoksa
Louis Vuitton model kokoş anne mi olmayı ?
Benim cevabım belli tabi ki :))) 


19.02.2010


Haftasonu yapmayı planladığım aktivitem  :)))
Güneş, kar ve tatlı bir mutluluk ....




 

18.02.2010


Kızlar hep birlikte böyle resim çektirelim :)))
Paltolar benden......

17.02.2010


Casablanca…. Gelmiş geçmiş en güzel aşk filmi klasiğidir…Filmin her sahnesi mükemmel bir fotoğraf karesi..

Ingrid Bergman’ın son sahnedeki müthiş bakışı ve sinemanın en iyi kapanış cümlesi ile hepimizi gözyaşları içinde bırakır...

"Louis, i think this is the beginning of a beautiful friendship”

Filmin en etkileyici sahnelerden biri ; Play it Sam

Ilsa: Play it once, Sam. For old times' sake.
Sam: I don't know what you mean, Miss Ilsa.
Ilsa: Play it, Sam. Play "As Time Goes By."
Sam: Oh, I can't remember it, Miss Ilsa. I'm a little rusty on it.
Ilsa: I'll hum it for you. Da-dy-da-dy-da-dum, da-dy-da-dee-da-dum...
[Sam begins playing]
Ilsa: Sing it, Sam.
Sam:You must remember this / A kiss is still a kiss / A sigh is just a sigh / The fundamental things apply / As time goes by. / And when two lovers woo, / They still say, "I love you" / On that you can rely / No matter what the future brings-...
(http://www.metacafe.com/watch/482188/as_time_goes_by/)

16.02.2010

15.02.2010


Oscar ödüllerine aday olduğu için yakında  gösterimde olacak “ An education” filmine !f festivalinde gittim bu haftasonu  …:))

60’lı yıllarda Londra’da yaşayan ve Oxford’a gitmek için sürekli ders çalışan Jenny dünyayı fethetmeye ve hayallerinin peşinde koşmaya hazırdır. 16 yaşındaki Jenny’nin rutin giden hayatına  orta yaşlarda karizmatik David girer ve Fransız şarkılarıyla , konserlerle ve sürprizlerle doldurur gençliğini..

Hafif tiyatro seyrediyormuş hissi uyandıran , Woody Allen filmlerinin modelinde ama içinde boşlukları doldurulmamış gene de güzel hissettiren bir film..

Ve Audrey Hepburn stili bir genç kız Oscar’a aday bu filmle .Ve her karesinde filmin harika oyunculuğu ve farklı güzelliği var.


İngiltere’de geçen Fransız stilindeki bu filmi  tavsiye ederim .....


Black & White

Duvar stickerlarına bayıldım........




Vintage Google :))))



14.02.2010

Etrafta bu kadar çok araba yerine bu  bisikletin çeşitlerinden olsa.. Çiçekli, çocuk koltuklu, yağmurluklu, kırmızı, mavi rengarek tüm renkler….

Saatlerce trafikte beklemek yerine hızlıca varabilsek istediğimiz yere..
Acaba o zaman bu kadar çok bisiklet kullanan sevgili Hollandalılar gibi de güzel olur muyuz ?
Bence olunabilir.. En azından denemekte fayda var…
O zaman yeni bir döneme geçiş yapıp araba kullanmaya son diyerek bu güzel bisikletleri hayatımıza sokalım
Herşey daha güzel bir dünya için  :))

Aşağıdaki linkteki bisikletler ayrıca çok güzel
http://www.kibisi.com/projects/biomega-puma-bike-series

13.02.2010



Aşk dolu bir yıl dilerim hepimize.. !! :))


A week of love

That's why they call them crushes. If they were easy, they'd call them something else

-Sixteen Candles

Love means never having to say you're sorry - Love Story
Oliver Barrett IV: See, I think you're scared. You put up a big glass wall to keep from getting hurt. But it also keeps you from getting touched. It's a risk, isn't it, Jenny? At least I had the guts to admit what I felt. Someday you're gonna have to come up with the courage to admit you care.
Jennifer Cavalieri: I care.
Love Story


Celine: Baby, you are gonna miss that plane.
Jesse: I know.
Before Sunset

Celine: Memories are wonderful things, if you don't have to deal with the past
Celine: When you talked earlier about after a few years how a couple would begin to hate each other by anticipating their reactions or getting tired of their mannerisms-I think it would be the opposite for me. I think I can really fall in love when I know everything about someone-the way he's going to part his hair, which shirt he's going to wear that day, knowing the exact story he'd tell in a given situation. I'm sure that's when I know I'm really in love.
Before Sunrise


12.02.2010



   Küçüklüğümden beri Kırmızı Palto'yu çook severim..




Gözleriniz kapatın bu karların arasında, sıcacık kahvenizle değer
verdiğiniz biri ile kahvaltı ettiğinizi düşünün :)))

Süpeeer....

11.02.2010



35 things before I’m 35..


Listenin üzerinde bu hafta çalışmaya başladım....
Benim gibi kurumsal kimlik stilindekiler bu listelere bayılır..
“To do listemiz”
Bunları yaptıkça da kendimizi mutlu hissederiz. ..


Şu ana kadar ki listem ;

1) Jane Austen’ın tüm kitaplarını oku ( okuduklarını da tekrar oku please)
2) Bilgisayarında bulunan fotoğraflarını artık albümlere koyma vakti geldi
3) Fotoğrafçılık konusunun üzerine eğil
4) Annene özel olan harika yemeklerin aynısını yapmaya çalış (Kabak tatlısı, boza, yaprak dolması… :))
5) Çikolata kursuna git
6) İleride torunlarıma heyecanla anlatacağım, güzel bir aşk hikayesi yaşa (bu bir dilek..)
7) Audrey Hepburn filmleri için kızlarla sinema geceleri planla....:))




Please !


9.02.2010



Böyle bir koridorum olsun bembeyaz ve tüm sevdiklerim içinde olsun….
İleride yürüdüğümde bu koridorda resimlerdeki yüzlerin ve gülümseyişlerin  içimi mutlu ettiğini hayal ediyorum.
Beni şimdi olduğum kişiye dönüştürenleri görüyorum.Ve teker teker teşekkür ediyorum..
Arka fonda ise Pink Martini’nin “ No hey problemo” çaldığını duyuyorum.

Ve hafifçe dansederek mırıldanıyorum şarkı’da dediği gibi “Surat asma lütfen kalk danset et bu dünyada”..

8.02.2010



Beyaz mutfak mı yoksa kahve mi ??  yandaki anketi doldurun isterseniz..

Çook şeker... Sevdiklerimize  kahveyi bu şekilde ikram edelim ...:))



6.02.2010




Bu resim güzel bir Londra kartı olmaz mı şekerler :)

Londra’yı seven tüm arkadaşlarınıza bu kartı gönderip hep birlikte Jude Law’ı görme şansını onlara hatırlatmak için.

Sevgili A, S,T ve Pikachu bu kart size..

5.02.2010

Bavulları toplayalım kızlar …4’ümüz yeni bir yaşı ve çok önemli bir sayıyı yani 35’i kutlamaya gidiyoruz….
Harika sohbetlerimizi güzel şaraplarla tatlandıracağız. Geçmişi ve bizi bekleyen geleceği masanın üzerine yatırıp hepimizin 35. yaşına o harika sahilde kadeh kaldıracağız…
Sonrada ayrı yaşantılarımıza dönüp bu tatlı anıyı çikolata tadı gibi hiç unutmayıp saklayacağız.
Gözümü kapadığımda aklıma çok güzel anılarım geliyor sizinle paylaştığım… Hatırlıyor musunuz 20’lerde nereye en son bu bavulları toplayıp gitmiştik…
Hiç bir şey düşünmeden anı yakala dediğimiz zamanlar 20’ler olsa gerek ?? mi dersiniz..
Asıl soru  kaç yaşındasın ve cevap  ne hissediyorsun… İşte olay bu..34,5 ‘da bunu çözdüm.
İnşallah 70’imizde de aynaya bakıp şu an duyduğumuz tatlı hissi duyarız…
“ Anı yakala şeker” .. Daha gençsin…

Haydi kızlar programı yapın, yakında görüşeceğiz..



Pikachu bu vintage pullar tam sana göre bence.......


4.02.2010

3.02.2010


 
Hem de çook uzaklara.......!




Geçen haftasonu “ Up in the Air” e gittim …
Ryan yani ailemizin karizmatik erkeği George Clooney işi nedeniyle sürekli seyahat etmektedir , gittiği şehirlerde de şirketlerden çalışanları nabızlarını yoklayarak işten çıkarmaktadır..

Hayat felsefesi ise;
How much does your life weigh? Imagine for a second that you're carrying a backpack. I want you to pack it with all the stuff that you have in your life... you start with the little things. The shelves, the drawers,, then you start adding larger stuff. Clothes, TV... The backpack should be getting pretty heavy now. You go bigger.I want you to stuff it all into that backpack. Now I want you to fill it with people. Start with casual acquaintances, friends of friends, and then you move into the people you trust with your most intimate secrets. Your brothers, your parents your boyfriend, your girlfriend. You get them into that backpack, feel the weight of that bag. Make no mistake your relationships are the heaviest components in your life. All those negotiations and arguments and secrets, the compromises. The slower we move the faster we die. Make no mistake, moving is living. Some animals were meant to carry each other to live symbiotically over a lifetime. Star crossed lovers, monogamous swans. We are not swans. We are sharks !!!

En büyük hedefi ise hayattan, 5 milyon uçuş mili !! toplamak… Ta ki hayatına  bir kadın girer aile , yalnızlık , ve bir yere bağlılık gibi soruları kendisine sormak zorunda kalana kadar..

Özetle bir anda üzülüp kötü hissettirirken birden bire de umut ve mutluluk veren bir film.


Görün ve hissedin bence…….

2.02.2010


Anlamsızca ilerlerken bankta oturan yaşlı teyze ile bakışlarımız buluştu. İçimin neden titrediğini bilmeden ona gülümsedim...Radyo sesinin çekici güzelliğiyle yaşlanmış belli ki..
Yüzündeki çizgiler yaşadığı mutluluğun , aşkın, acıların yansıması .. Derinlikleri farklı hepsinin, yaşanmışlıkların kalbin de bıraktığı izlere bağlı
O yılların yürekten bakmasını bilen bakışları ile mi beni bu dünyadan kopardı yoksa bu yolun devamında kendimi orada görmek istediğimden mi ?
Sen hiç hayal ettin mi yaşlılığını..
Ben gözlerimi kapadım görmeye çalıştım kendimi bir fotoğraf karesinde o yaşta.
Resim bir türlü beliremedi zihnimde..

Anladım ki beni korkutan yaşlanmak değil o bankta oturduğumda yüzümdeki izlerin başkasını etkilememesi..



 
Acaba "OK"  öbür tarafa doğru yönlenmiş olsaydı , hayatımız nasıl olur merak etmez misiniz ?



31.01.2010


Bu sabah Avusturya Açık Tenis Turnuvası erkekler finalinde Federer - Murray karşılaşması vardı. Spor yaparken son setlerini heyecanla hatta koşu bandında hızımı yükselterek seyrettim…
Federer’in uzun zamandır hayranıyım , özellikle o yandan gülüşü ve hırstan ağlaması
Yalnız insanoğlu ilginç bir varlık , kaybedenin yanında olmak gibi bir duygumuz var..

Son setlerde Murray’nin bir numaralı amigo kızı gibi olmuştum..Her aldığı puanda sevinçten daha da hızlı koşuyordum.
Tabi ki mükemmel bir oyuncu olan Federer finali aldı.Geçen sene Nadal’a yenildiği için hırstan ağlayan Federer bu sene Muray’i hafif gözyaşlarıyla kortta bıraktı..
Bense hayranlıkla onların hırsını ve harika maçını seyrederken 1 saat koşu bandında koşarak kendi rekorumu da kırdım… !!!

29.01.2010


Hayalimdeki müzikalin en can alıcı sahnesiydi sokak ve yağmurda ıslanmamak için koşturan insanlar.
Sahnedeki hayat pek bir basit olsa gerek ama herkes kendi karmaşasını yaşıyor bu koşturmasında ve tutunmaya çalışıyor oyunun bir yerine.
Başrol oyuncular havalı havalı sahnede dolaşırken arka fonda üst üste şarkılar çalıyor ,
bir anda takılıyor sevdiğim şarkı bir yerinde ... duruyorum peki benim yerim nerede ?
Düşünüyorum mutlu mesut yaşamayı tercih eden karakter olmak ister miydim ? neşeli cümleler , neşeli satırlar ...
İşte o anda sıra bana geliyor. Sen kim olacaksın dersen bana , ben yardımcı karakter olmayı istiyorum bu sahnedeki hayatta.
Merly Streep diye geçiririm içimden...
Odaya girdiğimde tüm bakışlar bana çevrilsin diye oyunun en can alıcı bölümü isterim...sürekli sahnede kalmak yerine..
En güzel ve ürkütücü yanı ise çok çalışıyorum bu kısa anlamlı sahneleri oynayabilip iz bırakmak için seyredenlere..,
Kalplerinde tatlı bir heyecan yüzlerinde gülümseme ve hayranlıkla oyunum bittiğinde beni
alkışlamalarını bekleyerek devam ediyorum sahnedeki yoluma bu yağmurlu sokakta puantiyeli
şemsiyemle....

6 yasinda firlama çocuk Calvin ile etrafindaki coğu insandan daha gercek olan oyuncak arkadasi kaplan Hobbes..

İşte benim karakterim…


Calvin eglencelidir, hayal gucu sınırsızdır..!!

Mom: Calvin will you put out the trash please?
Calvin: why should i? what do i get in return?
Mom: we will feed, clothe, shelter and educate you throughout your entire youth
Calvin: ı really hate having things put in perspective.




28.01.2010


First day, first love...


Sevgili Bloğumla bugün ilk günüm....


Along the way you bump into people who make a dent on your life.
Some people get struck by lightning.
Some are born to sit by a river.
Some have an ear for music.
Some are artists.
Some swim the English Channel.
Some know buttons.
Some know Shakespeare.
And some people can dance.

Are you a dancer ? :) )

....................